Leyla Yıldız
Köşe Yazarı
Leyla Yıldız
 

Korkularımız Küllenmişti, Ama Yeniden Alevleniyor

Oysa biz buraya alnımızın akıyla, iş gücü açığını kapatmak için davet edildik. Davulla zurnayla karşılandık. Almanya ekonomisine ciddi omuz vurduk. Ama şimdi bilinçli bir şekilde “sorunlu mülteci” konumuna indirgeniyoruz. Mülteciler ise bambaşka bir hikâyenin parçası. Onlar, savaşın, yoksulluğun ve kaosun içinden kaçtılar. Çocuklarının minik ellerini tutup sınırları aştılar. Onları bu hale getirenler, savaşları körükleyen, silah ticaretiyle milyarlar kazanan ve ülkelerini istikrarsızlaştıran güçlerdi. Orta Doğu, hallaç pamuğu gibi savruldu, parçalandı, bölündü ve yönetildi. Şimdi Almanya’da kaderimizi belirleyecek bir seçim eşiğindeyiz. Oy kullanma hakkına sahip olan herkesin sandığa gitmesi şart! Çünkü tarih, bize oy vermemenin nasıl felaketlere yol açabileceğini defalarca gösterdi. Hatırlayalım: 1982’de Helmut Kohl, “Almanya bir göç ülkesi değildir” diyerek ırkçılığı körükledi. 1990’larda, iki Almanya birleşirken, özellikle Türklerin kalıcı olmaması gerektiğini savundu. Neonaziler cesaretlendirildi. Rostock-Lichtenhagen’de Vietnamlı göçmenlerin yurtları günlerce saldırıya uğradı. Solingen’de Genç ailesinin evi kundaklandı, beş vatandaşımız yanarak can verdi. Mölln ve Hoyerswerda’da Türklerin yaşadığı binalar molotofkokteylleriyle ateşe verildi. Köln’de Keup Caddesi’ne çivili bomba yerleştirildi, 22 kişi yaralandı. Münih’te esnaf hedef alındı, 8’i Türk olmak üzere 10 kişi öldürüldü. Faili belli NSU örgütü, devlet içindeki bazı odaklar tarafından korundu. Saldırıların üzeri örtüldü. Polis ve yargı, saldırganları kayırdı. Bugün, 2020’lere vardığımızda AfD, “Türkler Almanya’yı işgal ediyor” naralarıyla oy topluyor. Irkçı paylaşımlarını %400 artırdı. CDU lideri Merz, göçmen karşıtı söylemleriyle aşırı sağcıları destekliyor ve yabancıları sınır dışı etmeye yönelik yasalar çıkaracağını vaat ediyor. Korkularımız küllenmişti ama yeniden alevleniyor. 23 Şubat’ta tarihten ders alarak sandığa gidip nefret siyasetine DUR demek zorundayız! Unutmayalım, Merkel döneminde bize “entegrasyon” dayatıldı, ama vatandaşlık hakkımız hep görmezden gelindi. SPD ise çifte vatandaşlık yasasını çıkardı, ırkçılıkla mücadelede somut adımlar attı. Ancak Merkel’in 16 yıl boyunca halının altına süpürdüğü sorunlar, SPD’nin elinde patladı. Pandemi sonrası ekonomik durgunluk, Ukrayna savaşı, enerji krizi ve enflasyon zaten çoktan başlamıştı. Merkel, Rus gazına bağımlılığı azaltmış olsaydı, bugün enerji krizini tartışmıyor olacaktık. Ne yazık ki SPD, halkın “kahraman” değil, “günah keçisi” aradığı bir dönemde iktidar oldu. Merkel’in göç politikaları belirsizdi. 2015’te milyonlarca mülteci kabul edildi ama suç SPD’ye yıkıldı.   Gerçek şu ki, Merkel’den sonra daha sağcı bir lider gelseydi, bugünkü durum çok daha kötü olabilirdi. Aşırı sağın yükselmesi sadece SPD’nin hatası değil; bu, yılların biriken yapısal sorunlarının ve popülist siyasetin kışkırttığı korkuların sonucudur. Biz bu ülkenin her karış toprağında alın terimizi, emeğimizi ve hayallerimizi bıraktık. Geleceğimizi, bizi ötekileştirenlere teslim etmeyeceğiz. Biz bu ülkenin kaçınılmaz bir parçasıyız. Köklerimizden koparılmadan burada kök salacağız. Buralıyız ve burada kalacağız. Irkçılığa geçit vermeyeceğiz.
Ekleme Tarihi: 06 February 2025 - Thursday
 Leyla Yıldız

Korkularımız Küllenmişti, Ama Yeniden Alevleniyor

Oysa biz buraya alnımızın akıyla, iş gücü açığını kapatmak için davet edildik. Davulla zurnayla karşılandık. Almanya ekonomisine ciddi omuz vurduk. Ama şimdi bilinçli bir şekilde “sorunlu mülteci” konumuna indirgeniyoruz.

Mülteciler ise bambaşka bir hikâyenin parçası. Onlar, savaşın, yoksulluğun ve kaosun içinden kaçtılar. Çocuklarının minik ellerini tutup sınırları aştılar. Onları bu hale getirenler, savaşları körükleyen, silah ticaretiyle milyarlar kazanan ve ülkelerini istikrarsızlaştıran güçlerdi. Orta Doğu, hallaç pamuğu gibi savruldu, parçalandı, bölündü ve yönetildi.

Şimdi Almanya’da kaderimizi belirleyecek bir seçim eşiğindeyiz. Oy kullanma hakkına sahip olan herkesin sandığa gitmesi şart! Çünkü tarih, bize oy vermemenin nasıl felaketlere yol açabileceğini defalarca gösterdi.

Hatırlayalım:

1982’de Helmut Kohl, “Almanya bir göç ülkesi değildir” diyerek ırkçılığı körükledi.

1990’larda, iki Almanya birleşirken, özellikle Türklerin kalıcı olmaması gerektiğini savundu. Neonaziler cesaretlendirildi.

Rostock-Lichtenhagen’de Vietnamlı göçmenlerin yurtları günlerce saldırıya uğradı.

Solingen’de Genç ailesinin evi kundaklandı, beş vatandaşımız yanarak can verdi.

Mölln ve Hoyerswerda’da Türklerin yaşadığı binalar molotofkokteylleriyle ateşe verildi.

Köln’de Keup Caddesi’ne çivili bomba yerleştirildi, 22 kişi yaralandı.

Münih’te esnaf hedef alındı, 8’i Türk olmak üzere 10 kişi öldürüldü.

Faili belli NSU örgütü, devlet içindeki bazı odaklar tarafından korundu. Saldırıların üzeri örtüldü. Polis ve yargı, saldırganları kayırdı.

Bugün, 2020’lere vardığımızda AfD, “Türkler Almanya’yı işgal ediyor” naralarıyla oy topluyor. Irkçı paylaşımlarını %400 artırdı. CDU lideri Merz, göçmen karşıtı söylemleriyle aşırı sağcıları destekliyor ve yabancıları sınır dışı etmeye yönelik yasalar çıkaracağını vaat ediyor.

Korkularımız küllenmişti ama yeniden alevleniyor.

23 Şubat’ta tarihten ders alarak sandığa gidip nefret siyasetine DUR demek zorundayız!

Unutmayalım, Merkel döneminde bize “entegrasyon” dayatıldı, ama vatandaşlık hakkımız hep görmezden gelindi. SPD ise çifte vatandaşlık yasasını çıkardı, ırkçılıkla mücadelede somut adımlar attı. Ancak Merkel’in 16 yıl boyunca halının altına süpürdüğü sorunlar, SPD’nin elinde patladı. Pandemi sonrası ekonomik durgunluk, Ukrayna savaşı, enerji krizi ve enflasyon zaten çoktan başlamıştı. Merkel, Rus gazına bağımlılığı azaltmış olsaydı, bugün enerji krizini tartışmıyor olacaktık.

Ne yazık ki SPD, halkın “kahraman” değil, “günah keçisi” aradığı bir dönemde iktidar oldu. Merkel’in göç politikaları belirsizdi. 2015’te milyonlarca mülteci kabul edildi ama suç SPD’ye yıkıldı.

 

Gerçek şu ki, Merkel’den sonra daha sağcı bir lider gelseydi, bugünkü durum çok daha kötü olabilirdi. Aşırı sağın yükselmesi sadece SPD’nin hatası değil; bu, yılların biriken yapısal sorunlarının ve popülist siyasetin kışkırttığı korkuların sonucudur.

Biz bu ülkenin her karış toprağında alın terimizi, emeğimizi ve hayallerimizi bıraktık. Geleceğimizi, bizi ötekileştirenlere teslim etmeyeceğiz. Biz bu ülkenin kaçınılmaz bir parçasıyız. Köklerimizden koparılmadan burada kök salacağız. Buralıyız ve burada kalacağız.

Irkçılığa geçit vermeyeceğiz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lifeavrupa.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.